Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

20 Ocak 2017 Cuma

 UZUN DÖNEMDE EKONOMİK BÜYÜME NASIL GERÇEKLEŞİR VE DOĞU ASYA MUCİZESİ 

Ekonomik büyümenin izlenmesinde kullanılan temel gösterge daha önceki yazımızda da bahsettiğimiz gibi kişi başı reel GSYİH meydana gelen artışlardır. Reel GDP ( GSYİH ) bir ekonomide belli bir dönemde üretilmiş nihai mal ve hizmetlerin bir baz yıl fiyatıyla çarpılması sonucu elde edilen değerdir. Yani bu değer enflasyondan arındırılmış reel bir değerdir.
Eğer bir ülkede  ekonomik büyümeyi görmek istiyorsak kişi başı reel GSYİH bakmak doğru bir adım olacaktır.

Dünya Bankası kişi başı gelire göre ülkeleri sınıflamıştı.
Bu sınıflandırma şöyledir:
- Düşük gelirli ekonomiler
- Orta gelirli ekonomiler
- Yüksek gelirli ekonomiler şeklinde 3 çeşittir.
 Bu sınıflama dolar bazında şöyledir:

Kişi Başı Milli Gelir (yıllık) Düşük gelirli ekonomiler 1.005$ ve altı .
Orta gelirli ekonomiler 1.006 $ – 12,275$
Alt orta gelirli ekonomiler 1.006 $ – 3.975$
Üst orta gelirli ekonomiler 3.976 $ – 12.275$
Yüksek gelirli ekonomiler 12,276 $ ve üzeri
şeklindedir. Bu sınıflamaya bakıldığında bugün Kuzey Amerika ve Avrupa ile Pasifikte'ki  bir kaç ülke yüksek üst gelir grubunda yer alsa da bugün dünyanın büyük bir kısmı hala çok fakirdir. Bugün, dünya nüfusun %50'sinden fazlası ABD'nin 100 yıl önceki refah düzeyinden daha düşük yaşam standardına sahiptir. ( Kaynak: IMF )

 Ülkeler bu durumdan kurtula bilmeleri için ekonominin büyümenin sağlanması gerekir. Büyüme içi ülkeler büyüme kaynaklara yatırım yapmaları ve uzun dönemde ekonomik büyümeyi sağlamaları gerekmektedir. Sürdürülebilir ekonomik büyüme ortalama bir işçinin üretmiş olduğu çıktı miktarının artmasıyla ortaya çıkar.
Uzun dönemde ekonomik büyümenin sağlana bilmesi için "verimliliğin" artırılması gerekmektedir. Verimlilik ya da emek verimliliği kısaca çalışan başına çıktı veya saat başı çıktıdır. Verimliliği bir örnekle açıklayalım ABD bir işçi bir günde 20 adet TV ürete bilmekteyken, Türkiye de  bir işçi bir günde 10 adet TV ürettiği varsayalım. ABD'de ki işçi daha verimli çalışmakta uzun dönemde büyüme artışı daha fazla olmakta.
Peki bu iki işçi arasındaki farkın sebebi nedir? Biz bunları ekonominin büyüme kanalları olarak tanımlaya biliriz. Bunlar:

  • Fiziksel Sermaye:  İktisatçılar fiziksel sermayeyi binalar ve makineler gibi imal edilmiş kaynaklar olarak görürler. Fiziksel sermaye işçileri daha verimli yapar. Örneğin ABD'de işçi kepçe kullanarak tünel kazarken Türkiye'de işçi bu işi kürekle yaparsa arada ciddi bir verimlilik farkı olacaktır.
  • Beşeri Sermaye: Bir işçinin elinde ne kadar çok makine veya ekipman olursa olusun onunla ne yapacağını bilmiyorsa verimlilik artışı olmaz. Bu noktada beşeri sermaye yatırımları çok önemlidir yani insana yapılan yatırım, eğitim düzeyinin artılması. Bilime dayalı bir eğitim sistemi ekonomik büyümenin en büyük itici motorlarından biridir. Uzun dönemde beşeri sermayeye yapılan yatırım fiziksel sermayeye yapılan yatırımdan daha önemlidir.
  • Teknoloji: Teknolojisi ise uzun dönemde belkide büyümenin en önemli kaynağıdır. Teknoloji ile birlikte mal ve hizmet üretimi için gerekli her şey üretilmekte emek verimliliği artmakta. Bu noktada ülkeler AR-GE ve  İnovasyona yüksek yatırım yapmaları gerekir.
Ülkeler bu üç kaynağa yatırım yapmaları gerekmektedir. Peki bu yatırımlar nasıl finanse edilecektir?

Ekonomide yatırımların kaynağı tasarruflardır. Ülkeler bu noktada tasarruflarını artırmalı ve bireyleri tasarruflara teşvik etmelidirler. 2014 yılı verilerine bakıldığında  ABD'nin tasarruflarının GSYİH oranı %18, Fransa'nın %21, Japonya %23, Türkiye %15, Çin %49, Malezya %29, Güney Kore %35, Singapur %46, Endonezya %30 ve Brezilya'da %15'dir. ( Kaynak: Dünya Bankası )

 Görüldüğü üzere Türkiye ve Brezilya gibi ülkeler gelişmekte olan ülkeler sınıflamasında yer almalarına rağmen, çok düşük tasarruf oranına sahiptir ve bu oranın yüksek ekonomik büyüme hedefleyen bu ülkeler için son derece düşüktür.
Asya kaplanları ya da Doğu Asya Mucizesi olarak tanımladığımız ülkelerde ki bu ülkeler; Güney Kore, Tayvan, Hong Kong , Singapur, Tayland ve  Malezya tarihte eşi benzeri olmayan ekonomik büyüme gerçekleştirmişlerdir. Veride görüldüğü üzere bu ülkelerde yüksek tasarruf miktarı büyümede ve yatırımların artmasında son derece önemlidir.
Güney Kore 1960'ların başında çok fakir bir ülke olmasına rağmen uzun dönemde ekonomik büyümenin kaynaklarına yapmış olduğum yatırımlar sonucunda emek verimliliği artırıp kısa zamanda çok yüksek ekonomik büyüme sağlamıştır.
Bu ülkeler yüksek tasarrufla, fiziksel sermayede yüksek artış sağlayıp, temel eğitimde yapılan köklü reformlarla beşeri sermayeyi iyileştirip önemli ölçüde teknolojik ilerleme sağlamışlardır. Bugün Güney Kore dünyada 11. büyük ekonomidir. Yaklaşık olarak GSYİH 1.8 Trilyon dolar iken kişi başı GSYİH ise 35 Bin doları geçmektedir. LG, Samsung, Hyundai gibi markalarda Güney Kore teknolojisidir.
Peki bu ekonomik büyüme  geçmişte diğer ülkelerde neden görülmedi Asya ülkeleri bunu 60'lardan sonra 35 yılda sağlarken bu sürecin bu kadar hızlı olmasının sebebi 1960'larda ki teknolojinin ve eğitim seviyesinin 1900' lere göre yüksek olmasıydı Asya ülkeleri bu avantajı kullanarak bu denli hızlı büyüdüler.
Burada aslında en önemli neden " Yakınsama Hipotezidir" . Bu hipotez kişi başı reel GSYİH aralarındaki farkın zamanla daralma eğiliminde olduğu söylemektedir. Gelişmekte olan Asya ülkeleri yakınsama hipoteziyle ve doğru politikalarla kısa dönemde mucizeyi gerçekleştirmişlerdir. Yakınsama hipotezi Latin Amerika ülkelerinde de geçerliyken bu ülkelerde beklenen ekonomik büyüme yanlış ekonomi politikaları nedeniyle gerçekleşmemiştir.

 Bu noktada Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler Asya Mucizesinin iyi analiz etmeli ve aynı yönde hareket etmelidirler. Tasarruflar artırılmalı eğitime, bilime ve teknolojiye yüksek bütçeler ayırıp ciddi reformlar yapmaları gerekmektedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder