Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

24 Nisan 2017 Pazartesi

SANAYİ DEVRİMLERİNİN SÜRECİ VE 4. SANAYİ DEVRİMİ
Yeni yazımda sizlerle insan oğlunun toplu üretime başladığı yıllardan başlayarak gelişim gösteren sanayileşme sürecini tarihsel olarak inceleyip son bölümde ise 4. Sanayi Devriminin öneminden bahsedicem. İnsanlık tarım ile uğraşmadan önce doğada toplayıcı ve avcılık şeklinde ekonomik faaliyetler yürütmekteydi. Herhangi bir üretim söz konusu değildi doğadan beslenmekteydi ve sadece tüketici pozisyonundaydı. İnsan oğlu mağaralardan ovalara gelerek yerleşik hayatta geçmesiyle birlikte Anadolu ve Mezopotamya topraklarında ilk kez tarım ve hayvancılık yaparak tarihsel olarak üretim sürecini başlatmış oldular. Tüketim toplumundan üretim toplumuna geçme noktasında büyük bir devrim gerçekleşmiş oldu bu dönemle birlikte. İnsan oğlu zaman içerinde diğer üretim alanlarına kayarak sanayi üretimine geçmeye başladılar. Tarihsel olarak ülkelerinin geçirmiş oldukları endüstri devrimleri 4 aşamadan oluşmaktadır. Bunlar sırasıyla 1. Sanayi Devrimi, 2.  Sanayi Devrimi, 3.  Sanayi Devrimi ve son olarak 4.  Sanayi Devrimidir. Şimdi sırasıyla bunları inceleyelim.

1. Sanayi Devrimi:

1712 yılında ( 18.yy ) İngiltere Buhar Makinasının icadının gerçekleşmesiyle birlikte buharın ve suyun gücü, buhar makinasıyla üretime aktarılmış o zaman kadar tezgahlarda el emeğiyle yapılan üretim yerine mekanik üretim ortaya çıkmıştır.  Makinaların üretime katılmasıyla demir-çelik ve tekstil üretimi artmış ülkelerde sermaye birikimi gerçekleşmiştir. Aynı dönemde demir yolu ağlarının gelişmesiyle devrim daha fazla yayılmasına ve üretim artışına yol açmıştır.   1. Sanayi Devriminin ekonomik sonuçlarının yanında sosyal sonuçları da olmuştur. Burjuvazi ve işçi sınıfı doğmuş, işçi sınıfının haklarını koruyan bilimsel sosyalizm doğmuştur.   


2. Sanayi Devrimi:

II. Sanayi Devrimi, bazen “Teknoloji Devrimi” olarak adlandırılır ve 1860-1914 arasını kapsar. Başlangıcı, İngiliz mucit H. Bessemer’in icat ettiği ucuz çelik üretim yönteminin yaygınlaştığı 1860’a uzanır. Bessemer yöntemiyle, eritilmiş pik demir, alttan verilen havanın oksijeni ile çeliğe dönüşür. Teknoloji Devrimi çelik, tren rayları, petrol, elektrik ve kimyasal teknikler sayesinde oluştu. Kısa sürede Avrupa, ABD ve Japonya’ya yayıldı. I. Sanayi Devrimi sırasındaki makineler basit mekanik aletlerdi. Makineler dişli, piston, kayış ve kasnakla çalışırdı. Teknoloji Devrimi sırasında ise, bilim adamlarının fizik ve kimya alanında yaptığı büyük buluşlar teknolojiye aktarıldı. Teknoloji Devrimi ile gelişen ABD ve Almanya, dünya lideri oldu. Fabrika ve kentlerin elektrik kullanması, 1882’de Edison ile başladı. Elektiriğin makinelere  aktarılmasıyla seri üretime geçilmiş  ABD ve Almanya üretilip ihraç ediliyordu. Almanya, ABD ve İngiltere gibi ülkeler 2. Sanayi Devrimi yaşarken 1914 yılında Rusya, Japonya, Kanada gibi ülkeler 1. Sanayi Devrimini yaşamaktaydı.

3. Sanayi Devrimi: 

3. Sanayi Devrimi ile  üretimde dijital devrim olması, elektroniğin kullanımı ve bilgi teknolojilerinin gelişmesiyle üretim daha da otomatikleşmiştir. Özellikle 3D yazıcıların gelişmesiyle araba parçalarının üretimi artmış bir tuşla büyük üretimler  gerçekleşmiştir. Otomasyonun artmasıyla yeni ve akıllı robotlar üretilmiş. Üretilen bu yeni nesil robotlar hem ucuz hemde üretimde verimliliği arttırmıştır. 3. Sanayi Devriminin gerçekleşmesiyle  verimlilik artmış fakat mavi yakalı personel sayısında azalmalar meydana gelmiştir. 3. Sanayi devriminde önemli gelişmeler şunlardır; ilk mikro bilgisayarın kullanımı ( Altair 8800 ) ve S. Jobs ve S. Wozniak'ın Apple 1976 yılında kurmalarıdır. 

4. Sanayi Devrimi:

  İlk olarak 2011 yılında Almanya'da  Hannover Fuarı’nda kullanılan terminoloji günümüzde 4. Sanayi Devrimi olarak yerleşmiş durumda. Alman Hükümetinin üretim süreçlerini bilgisayarlaşma yönünde teşvik etme ve yüksek teknolojiyle donatması projesi olarak kabul edilen Endüstri 4.0, aynı zamanda dördüncü sanayi devrimi anlamına da geliyor. Endüstri 4.0 genel hatlarıyla; robotların üretimi tamamen devralması, yapay zekanın gelişimi, üç boyutlu yazıcılarla üretimin fabrikalardan evlere inmesi, devasa miktarda ki bilgi yığınını veri analizleriyle ayıklanıp değerlendirilmesi ve daha birçok yeniliklerle incelenebilir. 4. Sanayi Devriminin dolaylı amacı da insan gücünü fiziksel düzeyden beyinsel düzeye sıçratmaktır. 
 Geleneksel anlamda sermaye gücünün etkisi azalarak; her şey, akıllı üretim sistemleri, dijitalleşme ve teknoloji üzerine kurulmaktadır. Bugüne dek tanımlanan sermaye eski gücünde olmayacaktır. Örneğin, Instagram ve WhatsApp uygulamaları için asla büyük sermayeye gerek yok.

  Endüstri 4.0’ın sahip olduğu güzel yanlarının dışında, hayatımızı zorlaştıracak olumsuz yanları da mevcuttur. Robotların üretimi devralmasıyla insan gücüne duyulan ihtiyaç azalacak ve robotlar bir anlamda insanları işlerinden kovacaktır. Bu durum sadece fabrikalardaki mavi yakalılar için değil beyaz yakalılar içinde bir risktir çünkü yapay zeka ile robotları kodlayabilen robotlar ve tasarım yapabilen robotlar, üretimi devralacaktır.


  Sonuç olarak sanayileşme sürecinde makinaların, teknolojinin, bilimin ve robotların hayatlarımıza dahil olması toplumsal refahın yükselmesini sağlamış bunun yanında istenmeyen durumlarda olmuştur. Özellikle 1. ve 2. Sanayi Devriminde aşırı hammade kullanılmış ve dünyada kıtlık sorununa yol açmıştır. Günümüzde 3. ve 4. Sanayi devrimi ile fabrikalar hayatımızın her alanına girmiş, fabrikalarda emek yerine robotların kullanımı işsizliğe yol açmıştır. Bunun yanında teknolojiyle birlikte yüksek refah sağlanmıştır.


Türkiye açısından değerlendirecek olursak. Anadolu toprakları geçmişten günümüze pek çok medeniyete yuva olmuş ve bu coğrafyalarda tarımda, toprakta önemli gelişmeler yaşanmıştır. Fakat sanayi devrimi anlamında dünyada yaşanan devrimler bu topraklarda gerçekleşmemiştir. Tarım çağında öncü medeniyet olmuşken sanayi devrimlerine uygun örgütlenmiş toplumsal yapı gerçekleşmemiştir. 
Sanayi devriminde gelinen bu yeni aşmada hızlı ve atik olmasak eğer makas dahada açılacak ve gelişmiş toplumların gerisinde kalacağız.Sanayi devriminde gelinen bu yeni aşmada hızlı ve atik olmazsak eğer makas daha da açılacak ve gelişmiş toplumların gerisinde kalacağız.  Tüm kamu, kurum ve özel sektörün 4. Sanayi devrimini iyi anlamaları gerekmektedir. Özel sektörün desteklenerek inovasyon ve ar-ge çalışmalarının üniversite destekli yapılması çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki büyümenin temel kaynaklarından olan teknolojiye yapılacak yatırımlar hedeflenen projeler için olmazsa olmazdır. Biran önce radikal reformlar yapılmalı ve gerekli adımlar atılmalıdır.


1 Nisan 2017 Cumartesi

GELİR DAĞILIMI ADALETSİZLİĞİ VE TÜRKİYE'NİN DURUMU


  Gelir dağılımı adaletsizliğini konuşmadan önce cevaplamamız gereken ilk soru " Gelir Dağılımı " ne demek? Gelir dağılımının birden fazla tanımı yapılsa da, gelir dağılımı bir ekonomide yaşayan bireylerin üretmiş oldukları mal ve hizmetlerin satışı sonucu  elde edilen toplam gelirin ( GSYİH ) bireyler arasında çeşitli yöntemlerle bölüştürülmesi, gelirin dağıtılmasıdır.
  
İktisadın ilgilendiği birden fazla sorun vardır. Bunlardan biri de bu gelirin bireyler arasında adaletli bir şekilde dağıtılmasıdır. Gelir dağılımının adil olmaması istenen bir durum değildir.  Çünkü gelirin  adaletsiz dağılması, büyümeyi olumsuz etkilemekte, sosyoekonomik sorunlar yaratmakta ve istikrarsızlıklara neden olmaktadır.
 Günümüzde gelir dağılımı adaletsizliği ve yoksulluk dünyada çok büyük bir sorundur. 1980 sonrasında değişen ekonomik anlayışlarla birlikte gelir dağılımı adaletsizliği ekonomik bir sorun olmaktan çıkıp sosyal ve politik bir sorun olmuştur. Özellikle bu sorun gelişmekte olan ülkelerde dahada belirgin olma eğilimine girmiş. Düşük kişi başı gelir, adaletsizliği ve yoksulluğu beraberinde getirmiştir.
  Ülkelerde gelir dağılımı adaletsizliğini ölçmek için bazı araçlar kullanılmaktadır. Bunlardan en sık tercih edilen Lorenz Eğrisi ve bu eğriden elde edilen Gini Katsayısıdır.

GRAFİK 1


 Lorenz eğrisinin dikey ekseninde gelirin birikimli yüzdeleri yer alırken, yatay eksende ise nüfusun birikimli yüzdelik değerleri yer almaktadır. Nüfusun her %20'lik kısmının gelirden aldığı paylar işaretlendiğinde ve işaretlenen noktalar birleştiğinde  karşımıza bir eğri çıkmaktadır. Bu eğri Lorenz eğrisidir.  Karenin orijinden çıkan ve diğer köşesine doğrusal uzanan doğru ise, Mutlak eşitlik doğrusudur. Mutlak eşitlik doğrusu  gelirin adaletli dağıtılması durumda oluşan doğrudur. Bu durumda Lorenz eğrisi Mutlak eşitlik doğrusuna yaklaştıkça gelir dağılımı daha adil olmakta ya da uzaklaştıkça gelir dağılımı eşitsizliği artmaktadır.

Gini katsayısı ise Lorenz eğrisi ile Mutlak eşitlik doğru arasında işaretlenen B alanın  ( A+B ) alanına oranlanmasıyla ortaya çıkmaktadır. Gini katsayısı 0 ile 1 arasında değerler almaktadır. Değer sıfıra  yaklaştıkça gelir dağılımı daha adaletli olurken bire yaklaştıkça adaletsizlik artmaktadır.

  Gelir adaletsizliği yukarıda bahsettiğimiz gibi birden fazla olumsuzluk yaratırken, toplumlar için en temel sorun yoksulluktur.  Gelirin adil dağılmaması yoksulluğu da  beraberinde getirmektedir. Diğer bir ifadeyle Gini katsayısı bire yaklaştıkça yoksullukta artmaktadır. Yani gelir dağılımı adaletsizliği ile yoksulluk arasında doğrusal bir ilişki vardır. Gini katsayısı gelişmiş ülkelerde 0,3-0,2 arası değerler alırken gelişmemiş ülkelerde bu oran 0,6 üzerindedir.

 Türkiye de ise gelir adaletsizliği hesaplayan kurum TÜİK'tir. TÜİK'nin 2015 yılı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması sonucuna göre; Gini katsayısı 0,39'dur. Yine 2015 verilerine göre nüfusun en zengin 20'lik dilimin toplam gelirden aldığı pay %46'dır. Nüfusun %15 ise sürekli yoksuluk yaşamaktadır.  Görüldüğü üzere Türkiye de gelir adaletsizliği yüksektir ve ekonomide önemli bir sorun teşkil etmektedir.

Hükümetler  gelirin daha adil dağılımı için ekonomiye maliye politikası araçlarıyla müdahale ederek, düşük gelirli gruplara gelir transferi yapmaktadır. Örneğin; Devlet yüksek gelirli bireyleri artan oranla gelir vergisiyle vergilendirip buradan elde ettiği geliri yoksul bireylere harcayarak onların refahını yükseltir.
 Bu noktada vergi politikaları gelir daha adil hale getirilmesi için önemli bir araçtır. Dolaysız vergiler ve Dolayla vergilerden elde edilen toplam gelir hasılatı vergi politikasının ne kadar gelir dağılımını adil hale getirdiği yada getirmediğini göstermektedir.



GRAFİK 2

Türkiye'de 2016 yılı bütçe gelirlerinin dağılımına bakıldığında toplam gelir hasılatının %60'tan fazlası dolaylı vergilerden sağlanmaktadır. Görüldüğü üzere vergi kazanandan çok harcayan dan alınmaktadır. Bu durum ise gelir adaletsizliği dahada arttırmaktadır. Politika belirleyiciler ekonomide yoksulluğu azaltmak istiyorlarsa dolaylı vergilerin toplam hasıla içindeki oranını düşürecek şekilde politika uygulamaları gerekir.

 Türkiye'de son dönemlerde yapılan  vergi afları ve yapılandırmaları özellikle yüksek gelirli gruplar olan dolaysız vergilere yöneliktir. En son yapılan %5'lik vergi affı  KDV ve ÖTV mükelleflerini kapsayan bir af değildir ve sonuç olarak adaletsizliği arttırmaktadır.

SONUÇ
   
Geliri adaletli dağılmaması toplumlarda ekonomik sorunların yanında çok büyük toplumsal ve sosyal sorunlara sebep olmaktadır. Ülkeler geliştikçe adaletsizlik azalma eğilimine girmektedir uzun dönemde. Türkiye gibi gelişme yolundaki ülkeler ise daha adil politikalara yönelerek toplumsal refahı artırmaları gerekmektedir.


KAYNAKÇA

GRAFİK 1- MAHFİ EĞİLMEZ
GRAFİK 2- http://www.bumko.gov.tr/TR,6316/2016-butce-gelirlerinin-dagilimi.html